‘Özel sektör ve kamu deprem fonu kurmalı’
Türkiye’yi derinden etkileyen ve 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üzerinden çeyrek asır geçti. 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi; Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’de yıkıma neden oldu. Depremin 25. yılında; kurum, STK ve uzmanlar olası İstanbul depremine dikkat çekti. Uzmanlar, Marmara’da beklenen ve İstanbul’un etkileneceği depremin ekonomik hasarının büyük olacağı vurgulanıyor. Depremin üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen, ne yazık ki hâlâ depremler için gerekli hazırlıklar hayata geçirilmedi.
Marmara depremi ile ilgili açıklamalarda bulunan Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, 17 Ağustos felaketinin yıl dönümünde başta beklenen büyük İstanbul depremi olmak üzere depremlerin ekonomiye ve bölgesel kalkınmaya yaptığı olumsuz etkilere değinerek çözüm önerilerini paylaştı. Depreme karşı dayanıklı kentler yapmanın Türkiye için bir beka meselesi olduğunu söyleyen Sönmez, “Üretim gücümüz fay hatlarının üzerinde. Yalnızca İstanbul veya Marmara Bölgesi de değil, ülke sathında depreme dayanıklı hale gelmek için teşvik programları oluşturulmalı, özel sektör-kamu iş birliğinde bir deprem fonu kurulmalı ve özellikle kısıtlı sermaye ile iş yapan KOBİ’lerimiz göz önünde bulundurularak ‘Fabrika Yapan TOKİ’ modeli hayata geçirilmeli” dedi.
“Üç Marmara Bölgesi’ne ihtiyacımız var”
Türkiye’nin topraklarının çok büyük bir bölümünün deprem kuşağında yer aldığını hatırlatan Sönmez, “Adana’dan İzmir’e, Denizli’den Erzurum’a kadar ülkemizin dört bir yanı, kalitesiz bina stokumuz dolayısıyla risk altında. Depremler hiç kuşkusuz her şeyden önce kaybettiğimiz canlarımız nedeniyle büyük bir yıkım oluşturuyor. Bir bölgede yaşanan deprem tüm ülkemizi önce toplumsal sonra da ekonomik yönden derinden etkiliyor. Beklenen büyük İstanbul depreminde ise bu ekonomik etki katlanarak büyüyecek. Çünkü üretim gücümüz fay hatlarının üzerinde duruyor. Özellikle İstanbul tek başına milli gelirin yüzde 31’ini üretirken tahsil edilen verginin yüzde 45’ini ödüyor ve büyümenin yarısını gerçekleştiriyor. Ülkemizin toplam ihracatının üçte ikisini de Marmara Bölgesi yapıyor. Üretim ve ticaretin yanı sıra ulaşım, iletişim, enerji gibi alanlarda da İstanbul ve Marmara Bölgesi kritik öneme sahip. Ülkemiz beklenen İstanbul depreminin ekonomik hasarını telafi edebilmek için en az üç Marmara Bölgesine ihtiyaç duyuyor” dedi.
“Üretim Anadolu’ya yayılmalı”
Üretim ve ticaretin Marmara Bölgesi’nden Anadolu’ya yayılmasının ekonomik riski azaltmanın yanı sıra bölgelerarası gelişmişlik farkının kapatılmasına da önemli katkı sağlayacağını söyleyen Sönmez şöyle devam etti; İstanbul ve çevresindeki iller orta gelir tuzağı riski yok veya düşük seviyede. Çünkü İstanbul’dan rekabetçiliğinden ve ölçeğinden çevresindeki iller de yararlanıyor. Dolayısıyla biz yeni İstanbullar, yeni Marmara Bölgeleri oluşturabilirsek bölgelerarası rekabetçilik farkını ortadan kaldırabiliriz.”
“Gelecek asrı kapsayacak fonu kurgulamalıyız”
Devletin her durumda imdada yetişeceği algısının değişmesi gerektiğine dikkat çeken Sönmez, tüm paydaşların, özellikle özel sektörün kendi risklerini sahiplenerek bu konuda aktif çalışması, daha sağlıklı ve sürdürülebilir sonuçlar üreteceğini vurguladı. Bununla birlikte kamu, özel ve sivil toplumun kaçınılmaz bir iş birliğinde bulunduğu, etki analizlerinin doğru yapıldığı yeni bir afete hazırlık ve afet süreci yönetimine ihtiyaç olduğunu aktaran Sönmez, “Bu kapsamda özel sektör-kamu iş birliğinde bir deprem fonunun kurulması gerektiğine inanıyoruz. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız felaketin ardından kurulan Afet Yeniden İmar Fonu, kamu kaynaklarının efektif bir şekilde yönetilmesi için önemli bir adım olarak görülebilir” diye konuştu.
Yeni Marmara bölgelerinin kurulması için teşviklere ve kamu desteğine ihtiyaç olduğunu ifade eden Sönme, şunları söyledi; “Elimizdeki kısıtlı kaynakları en doğru ve en verimli şekilde kullanmak için teşvik programları oluşturulmalı. Bu noktada TÜRKONFED olarak ‘Fabrika Yapan TOKİ’ modelinin özellikle Anadolu’da hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu sayede özellikle kısıtlı sermaye ile iş yapan KOBİ’ler, sermayelerini makine ve işletmeleri için kullanarak daha verimli ve kaliteli üretim yapabilir, ikiz dönüşümün desteğiyle girişimlerinin başarılı olma şanslarını artırabilir.”
Naci Görür: Deprem dirençli kentler yaratmalıyız
Depreme karşı dirençli yapılara yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla hayata geçirilen YouTube kanalı Çelik Mikrofon’a katılan Prof. Dr. Naci Görür, “dünyanın nabzı” olarak nitelediği depremlerin kaçınılmaz olduğunu belirterek, insanları depremin değil, göçen binaların öldürdüğüne dikkat çekti. Yeni bina yapımında kat sayısını azaltmak ve hafif malzeme kullanmanın önemli olduğunu ifade eden Görür, “Modern dünyada, depremden önce kentler depreme hazırlanır. Japonya’da bizim gibi depremler oluyor, bizde on binler ölürken, orada 3-4 kişi tesadüfen ölüyor. Çünkü deprem olmadan önce kenti depreme dayanıklı hale getirmek mümkün. Dünyada depreme dirençli kentler oluşturmak için özellikle çelik yapıların tercih ediliyor” diye konuştu.
Afet odaklı kentsel dönüşüm hızlandırılmalı
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı M. Erdal Eren, “Aradan geçen çeyrek asırda yaşanan depremlerde maalesef 70 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1 milyondan fazla bina yıkılmış ya da hasar almıştır. Yeni acıların yaşanmaması adına ‘afet odaklı kentsel dönüşüm’ için süreçler hızlandırılmalı ve sıkı denetim hususunda en ufak bir aksama olmamalı” dedi.
AKUT: Afetler her gün hatırlanmalı
Afetlerin çoğunlukla yıl dönümlerinde hatırlandığına dikkat çeken AramaKurtarma Derneği (AKUT) Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Yosun Akverdi, ancak esas ihtiyacın; mahallemizde, ilçemizde, ilimizde ve ülkemizde Afet Risk Yönetimi Planlaması olduğunu vurguladı. Beklenen Marmara Depremi için hazırlıklarını an be an güncellediklerini de ifade eden Akverdi, “4 bine yakın gönüllümüz içerisindeki bin 500’ü aşkın operasyonel personelimiz lojistik malzemesi yanlarında olacak şekilde, 7 gün aralıksız kendine bakıp iaşesini sağlayabilecek durumda olacak” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de her iki evden biri deprem sigortalı
Depreme karşı finansal güvence sağlayan zorunlu deprem sigortası oranı Türkiye genelinde yüzde 57 olurken sigortalı konut sayısı 11,3 milyonu geçti. DASK’ın bilgilerine göre, DASK verilerine göre, bugün her iki evden biri zorunlu deprem sigortasına (ZDS) sahip. Türkiye genelinde zorunlu deprem sigortasında Marmara Bölgesi, yüzde 64 sigortalılık oranıyla ilk sırada yer alırken onu yüzde 57 ile Ege Bölgesi izledi. Sigortalılık oranı İç Anadolu’da yüzde 51, Doğu Anadolu’da yüzde 59, Akdeniz’de yüzde 54, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 50 ve Karadeniz’de yüzde 45 civarında bulunuyor.